Tarihçe
Klasik Şehrin Sonu
Aphrodisias kent merkezi Batı Anadolu’nun diğer kırsal bölgelerinde olduğu gibi MS 7. yüzyıl başlarında büyük ölçüde terkedilmiştir. Kamu binaları bakımsızlıktan yıkılıp dökülmeye başlamıştır. Stoaların çatı kiremitleri ve ahşap elemanları sökülmüş, ancak gösterişli mermer sütunlu mimari unsurlar yerinde bırakılsa da zaman içinde bunlar da kendi kendilerine yıkılmıştır. Eldeki verilere göre kentin klasik anlamdaki sonu belirli bir doğal afet veya askeri saldırı ile olmamıştır. Bu değişimin ana nedeni Konstantinopolis’teki yönetimin bitmek bilmeyen Pers ve Arap istilaları karşısında kentlerdeki hakimiyet ve idareyi sağlamaktaki başarısızlığıdır.
Eyaletin başkenti oluşu gereği Aphrodisias’ta idari sorunların baş göstermesi biraz daha uzun sürse de MS 600’e gelindiğinde klasik anlamdaki kent sona ermiştir. Orta Bizans döneminde Aphrodisias’ta yaşam, Roma dönemi öncesindeki haline gerilemiştir. Kent bu dönemde Tiyatro Tepesi’nde kırsal bir kutsal alan (Aphrodite Tapınağı Aziz Mikail Katedrali’ne dönüştürülmüştür) etrafında gelişen ufak bir yerleşim haline gelmiştir. MS 1200 dolaylarında katedralin yanması ve nüfusun ciddi oranda azalmasına dek, Aphrodisias bir piskoposa ev sahipliği yapan küçük bir Bizans katedral kenti olarak ayakta kalmıştır. Aynı alanda bir Türk köyü olan “Karia” (Geyre)’nin kurulup büyümeye başlaması 13. yüzyıldan itibaren olmuştur.