Gaudin Çeşmesi’nde Anastylosis Çalışmaları

Helenistik ve Augustus Dönemleri

Aphrodisias, MÖ 2. yüzyılın başlarında, Hellenistik dönemde Syria (Suriye) merkezli Seleukos krallarının teşvikiyle Menderes Vadisini çevreleyen bölgede görülen yoğun kentleşme sürecinin başlangıcında bir Yunan şehir devleti olarak kurulmuştur. Burası, yakınında bulunan Menderes Antiokhiası’ndan (Antiochia ad Maeandrum) farklı olarak bir kraliyet kolonisi değildir. Varoluşunu muhtemelen şehir statüsünün getirdiği menfaatlerden yararlanmak isteyen önde gelen yerel toprak sahiplerinin girişimlerine borçludur. Toplumsal kimliğin önemli yerel kaynaklarından biri olan ve eskilerden beri varlığını koruyan Aphrodite kutsal alanı yeni şehrin konumu için reddedilemez bir seçenektir.

Aphrodisias, MS 1. yüzyılda, ‘uluslararası’ tarih sahnesinde Roma’nın sadık dostu olarak birkaç kez boy göstermiştir. M.Ö. 88 yılında, yakınlardaki Laodikeia’da Pontos kralı VI. Mithradates’in kuşattığı Roma komutanına yardım göndermiştir. Roma generali Cornelius Sulla, Aphrodite’ye ithafen altın bir taç ile bir balta göndermiştir. Julius Caesar da, muhtemelen M.Ö. 47 yılında Anadolu’da (Asia Minor) seferdeyken altın bir Eros heykeli göndererek Aphrodite’ye pahalı bir sunuda bulunmuştur. Caesar da, kendisinden önceki Sulla gibi, Aphrodisiaslı Aphrodite ile Truvalı Aineias’ın ve Julius soyunun annesi olan Romalı Venus-Aphrodite arasındaki ilişkiden faydalanmaktaydı. Kent, M.Ö. 41/40 yıllarında Parthia tarafından desteklenen Romalı hain komutan Labienus’un işgaline şiddetle direndikten sonra olağanüstü sadakati nedeniyle Roma Senatosunca M.Ö. 39’da çeşitli ayrıcalıklarla ödüllendirilmiştir. Roma’nın Asya eyaleti dahilinde özerklik (‘özgürlük’); Roma’ya ödenmekte olan tüm vergilerden muafiyet ve kutsal alanında sığınma hakkından (eleutheria, ateleia, asylia) oluşan bu ayrıcalıklar kentin gelecekteki refahının temelini oluşturmuşlardır.

Hatırı sayılır ilk Aphrodisiaslı, M.Ö. 39 yılında karşımıza çıkan C. Julius Zoilos’tur. Octavianus-Augustus’un eski bir kölesi olan Zoilos gıpta edilen bu ayrıcalıkların sağlanmasında büyük olasılıkla aracı görevi üstlenmiş ve işleri idare etmek üzere memleketi Aphrodisias’a gönderilmiştir. Şüphesiz, MÖ 30’lu yıllar boyunca ve 20’li yılların sonlarına kadar şehrin en nüfuzlu şahsiyetidir. Aphrodisias’ın en erken mermer yapıları bu döneme aittir ve Zoilos’un eserleridir. Tiyatronun mermer sahne binasını, Agora’nın kuzey stoasını, ve ilk mermer Aphrodite Tapınağını inşa ettirmiştir. Kendi adına da en azından iki adet onurlandırma heykeli dikilmiştir. Aphrodisias’ta kamusal yapıların acil inşaat planlaması Zoilos ile başlamıştır. Amaç, ün salmış tapınağına odaklı bu küçük polis topluluğunu güncelleştirerek şehre düzgün kentsel bir görünüm vermektir. Bu döneme ait günümüze ulaşan tarihlenmiş tek diğer anıt Zoilos’un kendi mezar anıtına ait büyük frizdir.