Tarihçe
Aphrodisias, Roma İmparatorluğu’nun Asya eyaleti içinde yer alan bağımsız ve özerk bir şehirdi.. Kentin baş tanrıçası Aphrodite’ye adanan kutsal alanı ve mermer heykeltraşlık eserleriyle ün salmıştır. Halk, Erken ve Orta Roma İmparatorluk döneminde (MS 1. ve 2. yüzyıllarda) zenginleşmiştir. Bu dönemde, antik dönem insanının bakış açısıyla büyük bir kasabayı gerçek bir şehre dönüştüren tüm mermer yapılar eksiksiz olarak inşa edilmiştir. Üçüncü yüzyılın sonlarında yeni bir Roma eyaleti olan Karia’nın başkenti ve metropolisi seçilen Aphrodisias, Geç Antik Çağ boyunca (4.-6. yüzyıl) klasik yaşam tarzını ve dokusunu, 7. yüzyılda kentin büyük oranda yıkılmasına dek korumayı başarmıştır.
Aphrodisiaslılar mermerden görkemli bir kent ve bu kenti süsleyen çok miktarda üstün kalitede mermer heykeltıraşlık eseri yaratmışlardır. Ortaçağ’da ve modern dönemde Anadolu’nun ana geçiş yollarından görece uzak olması bakımından şanslı bir yerleşim olmuştur. Bu sayede kent ve heykelleri başka yerlerde olmadığı kadar iyi korunmuştur. Aphrodisias, Roma döneminin kendine has mermer kültürü konusundaki araştırmalar için Anadolu’daki en iyi ören yeridir.
Antik dönem standartlarına göre Aphrodisias orta ölçekli bir kenttir (72 hektarlık bir alan ve yaklaşık olarak 10.000 kişilik nüfus) fakat mimari tasarım anlamında genellikle metropollerde görülen bir görkeme sahiptir. Şehirdeki anıtsal yapılar ve mermer heykeltıraşlık eserleri antik dönemin kentsel yaşamına ilişkin belirgin bir sürece işaret etmektedir. MÖ 1. yüzyıla gelindiğinde Akdeniz genelinde “Roma Devrimi” nedeniyle yaşanan uluslararası siyasi çalkantıların ardından şehrin dış dünya ile ilişkilerinin zayıfladığı söylenebilir. Bugün elimizde gelişmekte olan yerel bir topluma dair arkeolojik ve epigrafik bir tarihçe mevcuttur ve ele geçen yazıtlar, heykeller ve yapılar bu dönemin tarihi hakkında bizlere bilgi vermektedir. Bu dönemde kent hayrına yapılan bağışlar ve onurlandırma ödülleri (heykeller, mezarlar) yerel siyasetin tipik özellikleridir.